http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

21 Temmuz 2014 Pazartesi

AHRAZ OSMAN


DOĞUMU: 1924 Yılında, Yenicekale’nin Avgasır (Avkasrı)  köyünde doğdu.

ÖĞRENİMİ: Askerlik öncesi bulduğu kağıt parçalarını okuyarak ya da bilene sorarak okumasını yazmasını öğrendi.  2. Dünya Savaşı yıllarında askerdeyken okuma yazmasını geliştirdi.   Çevrede ün yapmış Ahraz Fakı’nın oğlu olması şansını artırdı. Babasından ezberler öğrendi.  Elif / be  sonrası Kur-an’ın  ilk cüzünü okurken babasından aldığı ve burnunun kanadığı  tokat   sonrası okumayı terk etti.

MESLEĞİ: Babasının, ailesine yetecek kadar olan bağ-bahçesinde çalıştı. Sonraları çerçicilik yaptı. Bu iş onu gönendiriyordu, çünkü (Andırın İlçesinin köyleri de dahil)  gezmediği yerleşim alanı kalmamış, böylece görüş alanı genişlemişti. 

Muradi ile  Aşık Osman çağdaştır. İkisi de Yenicekaleli ama köylerinin  arası  20   km. uzaklıktadır. O günün şartlarında sık sık birbirini görmeleri zordur. Muradi ile karşılıklı atışırlar ama bu atışmalar mektup şeklinde olur. Yani her iki ozan meramlarını kâğıda döker ve diğerine gönderir.  Bu mektubun adına da destan denir.

MEDENİ HALİ:  Eşi 2001 yılında vefat etti.  Üç oğlu, beş kızı var. Yaptığı 4 sene askerlik öncesi evlendiğinden 70 yaşında kızı var.   Torunun torununu gören ender insanlardan.

ÖLÜMÜ:  2013 Yılının bahar aylarında Maraş’ta 90 yaşında fevat etti.
----------------------------------------------------------------

şiirlerinden örnekler

bir şiiri ve şiirin  hikayesi

Muradi, Ahraz'dan 11 yaş büyüktür.  İkisi de Yenicekale’li ama köylerinin arası  20   km mesafededir. O günün şartlarında sık sık birbirini görmeleri zordur. Muradi ile karşılıklı atışırlar ama bu atışmalar mektup şeklinde olur. Yani her iki ozan meramlarını kâğıda döker ve diğerine gönderir.

Yukarıdaki şiiri, cevaplaması için komşu köydeki Ozan Muradi'ye yazar. Şiiri, genç bir ozan olan  Aşık Veli ile  Muradi'ye gönderir.

İşte AHRAZ’ın
Muradi’ye gönderdiği destan

cevap ver dostum

Bu fani dünyaya konan göçüyor  
Bazı arı dalda haram içiyor
Bal yok diye kovanından kaçıyor
Yoksa âşıklığın dilde mi dostum

Âşıksan arkadaş kim’oldun âşık
Sev kani Mevla’yı yollar dolaşık
Aç gözünü kardeş dünya bir ışık
Arı çiçekte mi balda mı dostum

Fani dünya bize böyle mi oyun
İslam’ın misali bir sürü koyun
Verirse manasın ustama sorun
Herkesin kervanı yolda mı dostum

Dediğin destanın manası kolay
Parlatır bakırı bir topak kalay
………………  güneşle ay
……………. dalda mı dostum

Kul Osman’ım şu âlemi gezerim
Aşka gelir bazı böyle yazarım
Taşlıyorlar doğruların mezarın
Sendeki sofuluk dilde mi dostum
---
Ahraz Osman'ın başka
bir şiiri ve bu şiirinin hikayesi

1980’ li  Yılların başı.  Ülke ekonomisi iflasa doğru gidiyor.  Ülkenin insanları karamsar. Tüp gaz, çay,  şeker,  gıda vesaire…Yok..  Kuyruklar alabildiğine. Ozan 60 yaşına doğru ilerliyor. Şimdiye kadar, dokuz ay karnında taşıyan kadının bir an bile sözünden çıkmadı.  Anası onu il merkezine ev ihtiyaçları için gönderiyor. Alacakları arasında bakır ma’sere kazanı da var. Köy için, ilk başta gelen ihtiyaçlardan. Çünkü üzümlerin kaynaması gerek.
Ahraz Osman köyüne eli boş döner.
Ana oğul, Başkonuş dağının eteklerindeki evlerinin çardağına karşılıklı otururlar. Kederlenirler. Dert edindiklerini  birbirine anlatırlar: 

2.

derdimiz


oğul: Anam dert yanıyor evli bekârı
Karaborsa olmuş çayı şekeri
Hızlanıyor mercimeğin tekeri
Ana bu zam mıdır yoksa zülüm mü

ana
Sizin için gittim kuzum pazara
Üç patates elli lira kazara
Gitmez olam da gireydim mezara
Yavrum zam zum geldi zam geldi

oğul
Bakırın fiyatını sorma ha sorma
Esnafa bakkala varma ha varma
Kabrini hazırla durma ha durma
Ana bu zam mıdır yoksa zülüm mü

ana
Müslüman’ız ama çoktur hilemiz
Bin liraya dolar oldu filemiz
Yavrum elimizle bulduk belamız
Yavrum zam zum geldi zam geldi

oğul
Yoksulların oklasından sacından
Fareler kilerde ölmüş acından
Fabrikalar düşmüş insan gücünden
Ana bu zam mıdır yoksa zülüm mü

ana

Gel ağlatma yavrum yazma destanı
Mini etek çıktı attık fistanı
Nerde kaldı eşel mobil sistemi
Yavrum zam zum geldi zam geldi

oğul

Ahraz Osman der ki bu nenin nesi
Bu kadar feryatta yoksulun sesi
Herhalde olmuşuz Mevla’ya asi
Ana bu zam mıdır yoksa zülüm mü

---
3.

insanlarımız

Gönül kalktı vatanından ilinden
Gider iken Variyanlı yolundan
Kurtulamam Cin Ali’nin dilinden
İnsanları biraz sezegen olur

Gezdim Anabat’ı  Şuur  Fenk’inen
Dediler ki yük kalkarmış denkinen
Ülfetim yok sözün bilmez zengi’nen
Söylersen doğruyu kızağan olur

Endim Döngele’ye kıska ovası
Sen sen isen ben de ben davası
Geçtim Durdular’dan Keller obası
Yalan malan hemen dönegen olur

Vardım Kayışlı’ya Şahin yuvası
Ne tarlası vardır ne de ovası
Her gün otururlar çingen havası
Arkam sıra dudak büzeğen olur

Varma Demrek köyüne fesat yuvası
İşi gücü dedikodu davası
Kabul olmaz zenbedenin duası
Arkan sıra dudak büzeğen olur

Ahraz Osman der ki gezme yorulma
Günahsızım diye sakın gurunma
Sen hoşça gör kimselere darılma
Bir kâtip var hemen yazağan olur

---

4.

kötekli köyü mazlum

Karakürt köyünde avlarlar avı
Ihtı Hasan’ın kalmamış tavı
Kabakçı Mustafa oraya kâfi
Hiç işten kurtulmaz bu köyün başı

Kara Bekir çıkmış taşın başına
Sarı Ahmetli köyü kendi başına
Babas’ ölük girmiş altmış yaşına
Beladan kurtulmaz başı bu köyün

Aşamam gediği Menciki uzak
Güzelleri nazlı ayağı tuzak
Gönül der Anabat Şuur’u gezek
Ne de çetin olur kışı bu köyün

Harçeyledim elde olan varımı
Beş mi saydım yoksa on mu yarımı
Meşhur derler Döngle’nin narını
Genç iken dökülür dişi bu köyün

Deli gönül der ki ahdinen aman
Başkonuş dağını bürümüş duman
Kötekli köyü mazlum Kayışlı yaman
Hayıra yorulmaz düşü bu köyün

Kalb Hasan efedir Sülü çetesi
İnişli yokuşlu çoktur ötesi
Musalı’da somak büyük atası
Ne de çatık olur kaşı  bu köyün

Ahraz Osman der ki çıktım üceye
Ölüm bakmaz imiş gence kocaya
Bir destan yazsam mı Topaç Hocaya
Kasım oğlu imiş başı bu köyün
----------------------------------------------------------------
kelimeler

Ahd: Ant, yemin, söz verme.
Babas’:  Babası.
Çingen: Çingene.
Denk: Birbirine eşit olan.
Destan: Ahraz Osman’ın söylediği bu şiir.
Döneğen: Sözünde durmayan.
Dudak büzeğen: Dudak büzen, alay eden.
Durdular,  Keller:  Döngele Beldesine bağlı iki mahalle. 
Eman: Güven, güvence, güvenlik, emniyette olmak, korkusuz olmak.
Eşel mobil sistemi:  Başbakan Adnan Menderes zamanına yapılan vurgu.
Gurunma: Kururlanma.
Harçeylemek: Harcamak.
Kayışlı: Bünyesinde otuz iki köyü barındıran Yenicekale’nin merkez ismi.
Kendi kendine söz verme, ahit: Yaratıcıyı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin.
Kızağan: Olurolmaza öfkelenen, çabucak kızan.
Ma’sere kazanı: Kış için içinde şıra yapılan kazan. (Maraş ve yöresi ağzı)
Okla:  Oklava. (Maraş ağzı.)
Olam: Olayım. (Maraş ağzı.)
Sezegen: Çabuk algılayan, olayları maksadının dışında yorumlayan.
Şahin Yuvası: Yenicekale’nin merkez ismi olan Kayışlı Köyünde dağ. 
Üce: Yüksek, yüce.
Variyanlı, Anabat,  Şuur,  Fenk, Demrek, Döngele: Yenicekale’ye bağlı köyler.
Yazağan: 1. Hiçbir şey bırakmadan her şeyi yazmak.  2. Şiirde; görevli melekler, kâtipler kastedilmektedir.   
Zenb: Suç, günah, kabahat.
Zengi’nen: Zengin ile.



ahraz osman şiirlerini yazdırıyor

----------------------------------------------------------------


---------------------------------------------------------------

Hiç yorum yok: