http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

16 Temmuz 2014 Çarşamba

ALİ SEZAİ EFENDİ


ES-SEYYİD EŞ-ŞEYH ALİ SEZAİ EFENDİ (K.S.)

ali sezai efendi ile ilgili görsel sonucuKİMDİR: Şeyh Ali Sezai (Kurtaran) Efendi, Maraş’ın kahramanlık payesini almasında çok önemli bir rolü olan kurtuluş mücadelesinde  manevi komutanlık yapmış bir kişiliktir.

SOYU: Ali Sezai Hoca, ya da Şıh Ali Efendi olarak anılan Şeyh Ali Sezai Efendi, Emir Abdülcelilzade olup, şecere yönünden de Hazreti Hüseyin’in (r.a.) soyundan geldiği için seyyit’dir. Bilinen ilk dedesi Emir Abdülcelil’dir. Onun oğlu Veli Mehmet, onun da oğlu Hacı Ahmet’dir. Şeyh Ali Sezai Efendi, Hacı Ahmet Efendi’nin oğlu, annesi de Fatma hanımdır.
----------------------------------------

DOĞUMU: Maraş İlinin Şekerli Mahallesinde 1867 yılında dünyaya geldi.  
YETİM: Daha 5 yaşında iken babası ölmüş ve kız kardeşi Ayşe hanımla öksüz kalmışlardır. Eniştesi Saraç İbrahim Efendi’nin bir ara Hatay’ın Akbez kasabasına göçmesiyle kendisi de  gitti.

FRANSIZCA: Osmanlı bilginleri genelde Arapça ve Farsça bilirlerdi. Ali Sezai, çocukken   Hatay’da eniştesinin gözetiminde  Fransız okuluna gitmiş, Fransızcayı da öğrenmiştir.

ÖĞRENİMİ: İlerleyen yıllarda, Kur’an, dinî dersler ve Zahiri ve Batıni ilim öğrendi.
17 Yaşında iken halkın saygı duyduğu Rufai Şeyhi Şakir Efendi’nin müridi olarak Şeyhin Tekkesine devam eder. Kadiri-Rufa i Şeyhi Şakir Efendi’nin görevi Hatuniye Mahallesindedir.

ŞEYHLİĞİNİ TASDİK: 24 yaşında iken Şeyhliği tasdik edilir.

DİPLOMA
Şeyh Ali Sezai Efendi, dört ayrı müderristen, dört ayrı diploma aldı. Bunlar: 
1.  İcazete layık gördü, Şakir Efendi’den  diplomasını aldı, 
2. 1892 Yılında da Nakşibendi şeyhi Darendeli Hacı Mehmet Efendi’den, Nakşibendi,
3. 1893 Yılında da Urfalı Şeyh Mustafa Efendi’den ikinci defa Nakşibendi Şeyhliği icazeti almaya hak kazanır.
4. 1896 Yılında, Kalalı İmamzade Hacı Osman Efendi’den Kadirî ve Halep Nakibi Mehmet Ebülhüdâ Efendi’den ikinci bir Rufai Şeyhliği icazeti alır.

FIKIH BİLGİSİ: Sahip olduğu Fıkıh bilgisini Maraş’ta Tekkesine devam ettiği Şeyhi Kalalı Hacı Osman Efendi’den öğrenmiştir.

ŞİARI: Şeriat bilgisine vakıf olmayan bir insanın şeyh olamayacağını ve bir şeyh efendinin dört mezhebe mensup müslümanların da sorunlarına açıklık getirebilecek bilgiye sahip olması gerektiğine,  inanırdı. Maraş’ta Alaüddevle Vakıflarından olan ve Hatuniye Camii civarındaki Çiftli Zâviye, bu zâviyeyi yöneten ve Pazarcıklı Osman Dede’nin müritleri olan zâviyedarların ölümünden sonra, 1862 yılından beri zâviyedarlığı kimseye verilmediği için bakımsız kalmıştı. Zamanla harabeye dönmek üzere olan bu zâviye ve müştemilatının bakımı ve onarımını üstlenen Şeyh Ali Sezai Efendi, 1894 yılından itibaren Zaviyede 5 vakit ezan okunup namaz kılınır hale getirmiş ve haftanın muayyen günlerinde yapılan Rufai Zikir Ayinlerini de yönetmiştir. Sonunda 1912 yılında Padişahlık Evkaf Nazırlığının beratı ile Zâviye ve Zâviyeye ait olan üç dükkan ve diğer müştemilatın bakım onarımından sorumlu olmak şartıyla Zâviyedarlık görevi Şeyh Ali Sezai Efendiye verilmiştir. Zâviyede cemaatla namaz kılma ve zikir âyinlerinin yanı sıra gündüzleri de yetenekli çocuklara din dersleri verilmiştir. Zâviyede, aynı zamanda anlaşmazlıkların giderildiği ve küskünlerin barıştırıldığı bir görevi de üstlenmiştir. Çiftli Zâviye, Kurtuluş Savaşında içindeki geniş kapsamlı kütüphanesi de dahil olmak üzere bütün eşyaları ile yanmıştır. Kurtuluş Savaşının o karışkanlığında,  Şeyh Ali Sezai’nin Şekerli Mahallesindeki evi ile Zâviye bitişiğindeki kaldığı ev de yanmıştır. Zâviyede çocuklara yönelik din dersleri, güzel yazı yazma ve diğer genel bilgilerden istifade etmek isteyen bazı Yahudi aileler de çocuklarını zaman zaman buraya göndermişlerdir. Tekke ve zâviyelerin Kanunla yasaklanmasıyla Türkiye genelindeki tekke ve zâviyelerle birlikte Çiftli Zâviye de kapatılmıştır.

KURTULUŞTAN
SONRA PAZARCIK
VE KÖYLERİNDEN SORUMLU
a.    Maraş Harbinden sonra Türkiye Millî Mücadelesinin  başarısı için Maraş’ta yeni yeni yapılandırılan  askerî birliklerin bilgilendirilmesi ve moral kazandırılmasında Şeyh Ali Sezai Efendi görevlendirildi.
b.    Daha sonra 1924 yılında gezici öğretmenlik görevi verildiği için Pazarcık ilçesi ve köylerindeki vatandaşlarımızın devlete olan bağlılığını ve itaatlerini arttırmıştır. Hatta Fransız ve İngiliz ajanların bu köylerdeki insanlarımıza yönelik propagandaları bile etkisiz olmuştur. Gezici öğretmenlik görevi 1926 yılına kadar sürmüştür. 
c.    Maraş Merkez Vaizliğine tayin edilmiştir. 1937 Yılında ölümüne kadar Ulu Camideki Vaizlik görevini sürdürmüştür. 

KİŞİLİĞİ: Şeyh Ali Sezai Efendi’nin, heybetli bir görünüşü vardı. Bunun yanında, alçak gönüllü ve güler yüzlü idi. Maraş’taki Hrıstiyan ve Yahudi din adamları ile iyi bir diyalog içindeydi.  Muazzam bir konuşma gücüne sahip olduğu için millî bayramlarda görev hep ona verilirdi.
Şeyh Ali Sezai Efendi; medresede öğretmen,  mahallede herhangi bir kişi, evinde şefkatli bir eş ve baba, Maraş Harbinde kişileri örgütleyebilen manevi komutandı.

MEDENİ DURUMU: Vefatında,  ölümüne ağlayan bir eş, ikisi erkek olmak üzere 6  çocuğu vardı.
Şeyhin mezarı Maraş Şeyhadil Mezarlığındadır.

ÖLÜMÜ: 11 Haziran 1937 yılında Hakk’ın rahmetine kavuştu.


----------------------------------------

AÇIKLAMALAR

Daha önce kararlaştırılan toplantı, 29 Kasım 1919 Cumartesi günü Guvernör Andre tarafından yapıldı. Bu toplantıya şehrin ileri gelenleri, ilim adamları , daire müdürleri, hakimler, komiser ve jandarma komutanı katıldı.

 Toplantıda Guvernör şu konuşmayı yaptı :
  "-Ben memleketin onarımına, halkın  refah ve mutluluğuna çalışıp hakkınızda iyilikle davranacaktı. Dün kuvve-i işgaliyem aleyhine ayaklandınız. Ben isteseydim, bayrak için kaleye hücum eden halkı makineli tüfek ateşine tuttururdum. Binlerce adam ölür ve yaralanırdı."

 Önce sağ, daha sonra sol kolunu kaldırarak:
 "-Şu kolum kuvvettir, şu kolumda lütuf, hangisine sarılmak istiyorsunuz? Yani amacınız harp yapmak mı, yoksa af ve lütuf dilemek midir? Söyleyiniz." diye ekledi.

Orada bulunan Şeyh Ali Sezai Efendi tercümana dönerek
"İyice dinle ve tamam söyle"
diye söze başladı.

"-Dört yüz küsur sene evvel Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransa Devleti ve Milleti hakkındaki iyi niyet ve himayeleri tarihi bir hakikattir. Devletlerarasında adil, medeni ve dost olarak tanıdığımız Fransızların dili de Osmanlı okullarında okutulmaktadır. Sizden evvel İngilizler buradayken kumandanları hükümetimizin işlerine karışmamıştı, dini ve millî sembolümüz olan sancağımıza el uzatmamıştı. Fransız işgal kuvvetlerinin tarafsız hareket edeceğine, hükümet işlerine karışmayacağına dair yayınlanan beyannamenin aksine hareket edildiğinden Ermeniler Türklere karşı hunharca cinayetlere başlamışlardır. Dünkü gün de sancağımıza tecavüz edilmesi, halkın heyecan ve galeyanını doğurmuştur."

 Guvernör, Mutasarrıf'a dönerek hiddetle:
 "-Milletin galeyanına sebep sensin." deyince;

 "-Galeyana asıl sebep sizsiniz, Mutasarrıf Bey değil." diyerek, hür olan bütün İslâm ülkelerinden senede iki bayram ve haftada bir Cuma Namazı kılındığını, milletimizin istiklâl ve hâkimiyet şerefinin alameti olan ay ve yıldızlı Osmanlı Sancağı'nın öteden beri kaleye çekildiğini, sancağa el uzatıldığını gören halkın Cuma Namazı'nı kılamayacağından galeyan doğurduğunu ve meşru hakkı olan sancağını yerine diktikten sonra dağıldığını, bunun işgal kuvvetlerine yapılan bir ayaklanma olmadığını sert bir dille ifade etti.

 Bu konuşma üzerine Guvernör:
 "-Sancağın dini inançlarınızdan olduğunu bilmiyordum. Bilseydim kaleye asker koymaz ve onu kaldırtmazdım." diyerek hatasını kabul etti.

Daha sonra Ermenilerin Türklere karşı yaptıkları katliam, vahşet ve cinayetler kanıtlarıyla birlikte ortaya atılarak tartışıldı ve iki saat kadar süren toplantıdan bir sonuç alınamadı.

30 Kasım 1919 günü Guvernör Andre Maraş'ta tutunamayacağını anlayınca Antep'e gitti.

------------------------------------

KELİMELER
Zaviye: 1. Bilgi evi.
             2.    Eskiden büyük kervanların geçtiği ıssız yollarda veya köy - kasabalarda; dinî ilimlerin, İslam ahlakının ve fen ilimlerinin öğretilmesi, yolcuların barınması maksadıyla kurulan yer; küçük tekke.
 Zaviyedar: 1. Zaviyeyi yöneten. 2. Burada dinî ilimleri, İslam ahlakını ve fen ilimlerinin öğreten kişi, müderris.
Şeyh: Yol gösteren arif kişi.
Mürid: Şeyhe bağlı kimse anlamındadır.  Şeyh (mürşid), insanları halktan Hakka ulaştırmada bir rehber, bir kılavuzdur. Okulda hoca ne ise, dergâhta mürşit de odur. Hoca, daha çok akla hitap eder. Mürşit ise, ruhla meşgul olur. Mürşidin yüzü nuranî, sözü Rabbanîdir.
Evkaf Nazırlığı: Vakıflar Bakanlığı.

------------------------------------------------------------------------

Hiç yorum yok: