http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

16 Temmuz 2014 Çarşamba

HEZARİ

Halk Ozanı.
YAŞADIĞI YER: Hezâri 18. Yüzyılda   Maraş' ta yaşamıştır. Mısraları arasıda yakaladığımız ip uçları, güçlü bir ozan  olduğunu, aruzla yazması ileri seviyede bir öğrenim gördüğü fikrini veriyor.

TÜRK EDEBİYATI TARİHİ

Hazâri de, Şazi ve  Şirazi gibi isimleri Türk Edebiyatı Tarihine geçmiş değerli ozanlarımızdandır.

TAHSİLİ:
Ey peri hublar seri bu kemteri güldür bari
HEZARİ buldu yari gelmez fariğ yok efkari
Dön geri buyur peri at ızarı gir içeri
Andile yüze bakıp hiddetlenenlerden misin nesin’’

… gibi,  aruzla yazılan mısraların ozanının  eğitimsiz olduğu düşünülemez. Ancak, aruz ölçüsünü kullanacak kadar geniş bir kültüre sahip olduğu düşünülür.
Evet öyle. Bu bağlamda düşünmeli ki, Hezari bir Bey'in oğludur. Bey babası oğlunun öğrenimi ile ilgilenmez mi? Töreye göre ilahiyat ilimlerinin yanında, geç ozanın (Hezari) ilgi duyduğu edebiyat ilmi. Sonra da halk ozanlarında  rastlanmayan aruz veznini öğrenmek genç ozanın yerine getirilen bir isteğidir.
Onun hakkında, Halk Edebiyatı Antolojisinde Sadeddin Nüzhet Ergun şunları yazıyor: "XIX. Asrın son yarısında Anadolu'da büyük bir şöhret kazanan saz şairlerinden biri de Maraş’lı  Hezari’dir. Bu gün deyişleri toplu bir halde bulunmayan bu âşıkın elimizde bir numunesi bulunuyor. Fakat bu bir manzume bile onun ne kadar kıymetli bir halk şairi olduğunu göstermeğe kâfidir."

Sadeddin Nüzhet Ergun böyle diyor ama biz Hezari’nin bir çok şiirine ulaştık ve hayatı hakkında çok güzel bilgiler elde ettik. (akn)

ZAMANI

Hezârî’nin, Maraş Valisi Beyazıtoğlu Süleyman Paşa zamanında yaşadığı bilinmektedir ki, Maraş ve Rakka (Halep'e 160 km uzaklıkta Suriye’nin bir kenti.)'ya Müşir (Mareşal) rütbesiyle, Diyarbakır Valiliğine tayin edilen Süleyman Paşa,  Diyarbakır'a giderken 1840 tarihinde Malatya da vefat etmiştir.  Buna göre şairin, XIX. Asrın ortalarında  yaşadığı anlaşılmakta ve Süleyman Paşa’ya izafeten şiirler yazdığı bilinmektedir.  Hezari ,bazı   şiirlerinde “Beyoğlu” mahlasını kullanmıştır.
Hezari’nin yaşadığı tarih 19. Yüzyılın  ilk yarısı mı, son yarısı mı, yoksa ortaları mı?
Ortaları  olduğu  kesindir.   


-------------------------------------------

Şiirleri

1. 

seher yeli

Seher yeli bizim ele uğrarsan
Ahvalimi nazlı yâre var söyle
Unutmuş mu ben garibi anar mı
O güzeli bir tenhada bul söyle

Kurban olam kâkülünün bendine
Korkarım düşer yar adu fendine
Gönlümü emanet ettim kendine
Bu haberi doğru yâre var söyle

Sual eyle hatırcığı hoş mudur
Benim gibi dideleri yaş mıdır
Yoksa benden kötüsüne eş midir
Nevcivanı bir tenhada bul söyle

Nazlı yârim benden sual ederse
Dikkat eyle sevdiceğim ne derse
Hezari ……………………………
Şükür sağ salim de işi zar söyle

----------------------------------------------------------------

2. 

hublar seri

Ey peri ra’nalananlardan mısın nesin
Sen melek simalılardan mısın nesin
Aç gözün göster yüzün söyle sözün seven özün
Utanıp sahralananlardan mısın nesin

Gel hele çeşmi ela olam köle sen güzele
Çıksam yola gelsen n’ola lutfeyle güle güle
Elele senin ile olak bile korkma kele
Darılıp şekvalananlardan mısın nesin

Ey peri hublar seri bu kemteri güldür bari
HEZARİ buldu yari gelmez fariğ yok efkari
Dön geri buyur peri at ızarı gir içeri
Andile yüze bakıp hiddetlenenlerden misin nesin

-----

3.

ettiğine pişman ol

Bir dilber severim sana nisbeten
Neye uğradığın bil uğrun uğrun
Koyverim terkini gayrı bir zaman
Oyna yadlarınan gül uğrun uğrun

Kadrimi bilmedin geçtin sırrından
Uydun el sözüne oldun yârinden
Eller ayırırlar birbirlerinden
Sonra bakar güler el uğrun uğrun 

N'olursa san'olur gör bana n'olur
Mevlâ'nın takdiri yerini bulur
Sandın ki Hezârı yârsız mı kalır
Ettiğine pişman ol uğrun uğrun

-----

4.

Maraş’ın köy ve kasabalarındaki  düğünlerde söylenen Hezari’ye ait meşhur: Yine Geldi Yaz Baharın Ayları   şiiri:

yine geldi
yazbaharın ayları  

Gene geldi yazbaharın ayları
Yare mektup yazmak ister gönlümüz
Karı kalkmış mor sümbüllü bağların
Şikar için gezmek ister gönlümüz

Uygun ahbab tel alışkın sazının
Nargileler yansın mercan közünen
Saki gerek mey doldura nazınan
Badeleri süzmek ister gönlümüz

Nişan  alıp boy tüfekler ötünce
Ne hoş olur çakır keyfler yetince
Kamalağın gölgesinde yatınca
Silahları çözmek ister gönlümüz

Hezâri’m der şu dünyada n’olmalı
Gam dağıtıp oynamalı gülmeli
Bir de sarılacak yavru bulmalı
Düşman bağrın ezmek ister gönlümüz

Bu şiiri, Hezari, Gümüşoluk  Yaylasında söylemiştir.

------

5.

Kayıtlarda,    Süleyman Paşa ve  Ahmet Paşa’ların saz  şairlerinden  Beyoğlu (Hezari)’nun söylediği  kesin olan BAŞKONUŞ şiirinin halk arasında  2 ayrı  söylenişi  vardır. 

Rivayete göre;  Beyoğlu, bu şiirlerden,
1.  Sini Avkasır’daki Süleyman Paşa’nın yaptırdığı Av Kasrı binasına çıkarak,
2. Sini de, Süleyman Paşa, Serasker Hafız Paşa’nın emri ile  SİS  (Şimdiki Kozan)’e  geri çekildiğinde söylenmiştir.
Ama ne olursa olsun iki ayrı söyleniş olamaz. Şiir tektir, o da Hezari'ye aittir.

başkonuş
(1. Söylenişi)

Seyreylesem görünür mü?
Başkonuş'un dağı şimdi
Tenhalarda dem sürmenin
Vakti geldi çağı şimdi

Bizim yaylanın kuşuna
Can dayanmaz ötüşüne
Şirin sahralar başına
Kuraydım otağı şimdi

Erişti Munzur’ un çağı
Seyrana çıkarlar çoğu
Maraş’ın bahçesi bağı
Hupların oynağı şimdi

Gönül ister gözler gözüm
Aşk oduna yanar özüm
Benim Mevladan niyazım
Yakın et yırağı şimdi

Avkasır bir pınar başı
Mücevher toprağı taşı
Yar ile edek savaşı
Safa sürmek çağı şimdi

Kalbi mahzun olanların
Görek deyi evenlerin
Beyoğlu nu sevenlerin
Buradadır oymağı şimdi

------

Başkonuş

(2. Söylenişi

Çıksam baksam görünür mü
Başkonuş'un dağı şimdi
Yaylalarda dem sürmenin
Geldi vakti çağı şimdi

Bizim yaylanın kuşuna
Can dayanmaz ötüşüne
Yüce dağlar  başına
Kuraydım otağı şimdi

Geldi yaylanın  çağı
Seyrana çıkarlar çoğu
Maraş’ın bahçesi bağı
Hupların oynağı şimdi

Başkonuş’un Pınarbaşı
Mücevher toprağı taşı
Yar ile etsek savaşı
Sevdaların çağı şimdi

Beyoğlu’nu sevenlerin
Görek deyi evenlerin
Nerde kaldı deyenlerin 
Sis’tedir oymağı şimdi


kelimeler

Adu:   Düşman, hasım.
Avkasır:   Özel isim, av köşkü anlamına gelir.  19. Yüzyılın ilk  yarısında yaşayan Beyazıt oğlu Süleyman Paşa, Maraş’a  uzaklığı 55 km. olan Başkonuş Yaylasının   kuzey eteğine avlanmak için yaptırdığı köşk. Bu köşkten dolayı yerleşim yerine de Avkasır Köyü denmiştir. 
Ahval:  Durumlar, hâller, vaziyetler.
Bend:  Boyun eğmek, kıvırmak, bükmek, esnetmek.
Çeşm:  Göz.
Dide:   Görme organı.
Efkar: Düşünceler
Fariğ:  Sıkıntısız, rahat, vazgeçmek, caymak.
Fend:  Düzen, hile.
Hub:    Pek güzel, en güzel, sevgili.
Hublar Seri:  Sevgililer başı, sevgilerin en iyisi.
I’zar:    Yöresel bir giysi. 
Kadrimi bilmedin: (Şiirde) değerimi bilmedin.
Kele:     Maraş azgında:    ‘Rica ederim, lütfen, yalvarırım’   anlamlarına’ gelir.
Kemter:   Aciz, fakir, hakir, daha aşağı, daha değersiz. Tam olmayan, eksik.
Munzur:   Özel isim.  Başkonuş eteklerinde bir yerin adı.
Nevcivan:  Genç, yeni yetişen.
Olak :  Beraber olalım. (Maraş ağzı)
Olam:   Olayım.
Ra’na:   İyi,  güzel,  hoş,  lâtif.
Sima:  Yüz, çehre.
Şekva:  Yakınma, şikayet.
Şikar:  Av, avlanan hayvan.
Uğrun uğrun: 1. Gizli olarak, gizlice. 2. Gizli gizli, içten içe. 3.  Süze süze. 3. Sessizce, yavaşça.

Uğrun uğrun’a
İki Örnek:

1. Bir Halk Türküsü:    "Seher yeli her yellerin başısın / Uğrun uğrun yâre selam  taşırsın"
2.  Başka bir halk türküsü: "Uğrun uğrun kaş altından bakınca, can telef  ediyon, gül, acem kızı"
Yadlar:  Eller, yabancılar 
Zar:   İnleyen, sesle ağlayan, zayıf, dermansız.

----------------------------------------------------------------

Hiç yorum yok: