http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

19 Temmuz 2014 Cumartesi

KUL GARİP


Ermeni Asıllı Maraşlı Ozan. 

ASIL ADI: Harutyun Kutucuyan.

DOĞUM: 1834   Yılında  Maraş’ta doğdu.

ÖLÜM: 1919 yılında öldü.

YAŞADIĞI YER:  Maraş’ta yaşamıştır. Eserleri, Maraş ve çevresinde bilinir, manileri ve koşmaları halk arasında söylenir  olduğunu Kevork Kalustyan yazıyor.

---------------------------------------------------------------------

güle güle gelir

Yüce dağların başından
Yarim güle güle gelir
Üç beş nazlı yaren ile
Tutmuş elden ele gelir

Yürümüş terlemiş yüzü
Humarlanmış ela gözü
Elinde deste nergizi
Terin sile sile gelir

Bak şu Garip’ in halına
İnanmam dünya varına
Canım kurban o geline
Saçın atmış bele gelir




---------------------------------------------------------------------

ERMENİ KÖKENLİ 
OZANLARIMIZ

1. Aşık Dedari
2. Haşeri
3. Kul Davut
4. Kul Garip
5. Kul Sefil
6. Ozan Ferdi
7. Ozan Niyazi
8. Ozan Zülali


---------------------------------------------------------------------


Fadime ÖZKAN
Maraşlı Sevag’ın selamını getirdim

Yazar Fadime ÖZKAN,  Ermenistan Parlamentosunda tanıştığı Ermeni kadınla anısı şöyle dile getiriyor:

Bir görüşmeye gidiyorduk, vaktimiz dardı. Ermenistan Parlamentosu koridorlarında biri bize seslendi:
“Aranızda Maraşlı var mı?”
Türkiye’nin değişik illerinde doğup büyümüş, Ankara’da ya da İstanbul’da yaşayan bir grup gazeteciydik ama aramızda Maraşlı yoktu.

50, 55 yaşlarında gibiydi.  Adı Sevag imiş.  Parlamento binasının elektrik işlerine bakıyormuş. Türkiye’den gazetecilerin geldiğini duyunca 

“memleketten haber almak umuduyla” koridorlarda yolumuzu gözlemiş.
Öfkeli, hırslı, kırgın ya da soğuk değildi.  Bilakis, bir tanıdığını görmüş gibi telaşlı ve neşeliydi. Ayaküstü konuştuk biraz. 

“Maraşlıyım” dedi. (Köyünün ve hatta komşu köylerin adını da söyledi, ben unuttum). Düzgün bir Türkçeyle konuşmasından hareketle, “ne zamandır Erivan’dasınız” diye sorduk. Meğer Türkiye’de hiç bulunmamış. Tehcirde ve sonrasındaki zorlu süreçte hayatta kalan az sayıdaki şanslı Ermeni’den biri olan dedesi 1915’te çocukmuş. Fakat Maraş’ı ve köyünü, onu kurtaran Türkleri hiç unutmamış, çocuklarına da unutturmamış. “Evde Türkçe de konuşulurdu, annem babam Türkçeyi iyi bilirdi. Ben de sık sık TRT’yi izliyorum” diyor.
“Vaktimiz dar, gitmeliyiz” diyoruz. “Tamam” diyor. Aceleyle ama sahici bir merakla soruyor: “Maraş’ta şimdi kimler oturuyor?”
Sarsılıyoruz. Onun beklediği düz, somut bir cevap aslında. Fakat bu saf sualin çağırdığı geçmişin hayaleti öyle ürkütücü ki “gitmeliyiz” diyoruz telaşla.
Maraşlı Sevag sesleniyor arkamızdan: “Memlekete selam götürün”.

---------------------------------------------------------------------
AÇIKLAMALAR

TEHCİR NEDİR? SOYKIRIM ANLAMI TAŞIR MI?

Arapça asıllı bir kelime olan tehcir, “bir yerden başka bir yere göç ettirmek, yer değiştirmek, hicret ettirmek (immigration, emigration)” manasını taşır; bir “sürgün”, bir “deportation” manası yoktur. Bununla birlikte; “Tehcir Kanunu” diye adlandırılan kanunun adı da aslında “Savaş zamanında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için askeri tarafından uygulanacak önlemler hakkına geçici kanun”dur. Bu kanuna dayanılarak gerçekleştirilen yer değiştirme uygulamasının anlatımında kullanılan “tenkil (nakletme)” tabiri de batı dillerinde “sürgün” anlamına gelen “deportation”, “exile” veya “proscription” gibi terimlere karşılık değildir.
Başta Van olmak üzere yurdun pek çok yerinde başlayan Ermeni isyan ve katliamlarına önlem almak amacıyla Talat Paşa'nın başlattığı, Hükümet ve Meclis’in de uygun gördüğü yer değiştirme, doğrudan doğruya cephelerin güvenini sarsacak bölgelerde uygulanmıştır. Bunlardan birincisi, Kafkas ve İran cephesinin geri bölgesini oluşturan Erzurum, Van ve Bitlis dolayları; ikincisi ise, Sina cephesi gerilerini oluşturan Mersin-İskenderun bölgeleridir. Ermeniler, her iki bölgede de düşmanla işbirliği yapmış ve onların çıkarma yapmalarını kolaylaştıracak faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Yer değiştirme uygulaması daha sonraları, isyan çıkaran, düşmanla işbirliği yapan ve Ermeni komitacılarına yataklık eden diğer vilâyetlerdeki Ermenileri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Başlangıçta Katolik ve Protestan Ermeniler uygulamanın dışı bırakıldıkları halde, daha sonra bunlardan zararlı faaliyetleri görülenler de göç ettirilmişlerdir.
Gerçekleştirildiği 1915’ten günümüze kadar yer değiştirme uygulaması hakkında çok şey yazılıp çizilmiştir. Ermeniler, uydurma belgelerin arkasına gizlenerek, dünya kamuoyunu uzun süre kandırmayı başarmışlardır. Başlangıçta üç yüz binlerden başlayıp, üç milyonlara kadar varan rakamlarla ifade edilen Ermeni katliâmı hikâyelerinin hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Nitekim İstanbul'un işgal edildiği dönemde İngilizler ve Fransızlar, Osmanlı arşivini yeterince araştırmalarına rağmen soykırımı imâ edecek tek bir belgeye dahi rastlamamışlardır.
Şayet, Osmanlı devletinin Ermenileri “soykırım”a tabi tutmak gibi bir amacı olsaydı; bulundukları yerlerde bu düşüncesini gerçekleştiremez miydi? Bunun için “yer değiştirme” gibi bir uygulamaya ne gerek vardı? Kafilelerin güvenliği, sağlığı ve geçimlerinin temini için büyük maddi fedakarlıklara ne gerek vardı? 1915 Mayısından 1916 Ekim ayına kadar yaklaşık bir buçuk yıl devam eden göç ettirme ve yerleştirme sırasında, emirler çerçevesinde ve mahallinde aldığı tedbirlerle, o günün zor savaş şartlarına rağmen, Ermenilerin can ve mallarını koruma altına almasına ne gerek vardı? Adetâ yeni bir cephe açmış gibi idarî, askerî ve malî yükün altına girmemeye ne gerek vardı?
Bütün bu soruların cevapları, Osmanlı Devleti'nin asıl niyetinin anlaşılmasına yetecektir. Osmanlı devletinin, yüzlerce yıl devlete olan bağlılıklarından dolayı “millet-i sadıka” olarak nitelendirdiği bir halka karşı, birdenbire tavır değiştirmesinin de mantıklı bir izahı yoktur. Değişen Osmanlı değil, Rusya ve İtilaf Devletlerinin bağımsızlık vaatlerine kanan Ermenilerdir.
Devlet güvenliğinin sağlanması için gerekli bir uygulama olan yer değiştirme, dünyanın en başarılı sevk ve iskan hareketidir ve hiçbir zaman Ermenileri imha etmek gayesini gütmemiştir.
---------------------------------------------------------------------
KAYNAK:

Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001.
---------------------------------------------------------------------

Hiç yorum yok: