http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

16 Temmuz 2014 Çarşamba

MEFTUNİ


Halk Ozanı. 

KİMDİR: Hayatını sürdürebilmek için Maraş’tan Fransa’ya uzandı. Sonra sazı ve şiirlerinin gücüyle ünlendi. Halkı tarafından sevildi. Yaşamı süresince üç mesleğe aşık oldu. Öğretmen, tiyatrocu, ozan. Kendi deyimiyle içinde yanıp tüten bir özlem olan bu mesleklerden ozanlığın üzerinde titredi. Ozanlığı seçti, okudu ve yazdı, kendisini geliştirdi. 
Bu mesleğin halka yararlı olduğunu, halkın sürekli ezildiğini, kendisinin de ezilenden yana olduğunu, ozanlığın, halkı eğiten bir metot olduğunu bilerek faydalı olmayı seçti.
-----
DOĞUMU: 1949 Yılında Maraş’ın Öksüzlü Köyünde Durdu ve Hatice'nin evliliğinden doğdu.

ÖKSÜZLÜ: Birinci Dünya Savaşında, savaşa gidenler köye tekrar dönmemişler, kadınlar dul kalmış, çocuklar öksüz kalmış; o nedenle köyün ismi Öksüzlü köyü kalmış. 


ÇOCUK İŞÇİ: Çocukluğunda köyde çapa işçiliği yaptı, hayvan otlattı. Amacı okumaktı, ama okuyamadı. İmkânsızlıklardan dolayı ilkokul mezunu olarak kaldı. 


OLMAK 

Kafasında üç emel vardı: 
a. Ya köy öğretmeni olmak,
b. Veya tiyatrocu olmak,
c. Ya da halk ozanı olmak.

ÖĞRENİMİ:  İlkokulu köyünde okudu.

SAZI NASIL VE KİMDEN ÖĞRENDİ: Çok güzel zakirlik yapan Ulu Ahmet’ten yani amcasından öğrendi.

İLGİSİ: Aşıklık geleneğine ve şiire küçük yaşlardan itibaren ilgi duymaya başladı.  11 yaşında bağlama çalmayı öğrendi.


DEDELERLE: Köylerine gelip giden dedelerle ve diğer alevi kültür adamlarıyla yakın temas sonrası âşıklık konusunda istenen düzeye ulaştı. Çabaları kendini geliştirmesi ve bu kültürde öne çıkanlardan olması içindi. Bunu başardı.
DESTEK:  Bağlama çalması, Alevilik-Bektaşilik  geleneğini öğrenmesinde ve  aynı zamanda CEM'lerde zakirlik yapan amcası Ulu Ahmet’in özel yardımı ve desteğini gördü.

ÖRNEK ALDI: Önceleri: Karacaoğlan, Dadaloğlu, Hatayi, Pir Sultan, Köroğlu şiirleriyle başladı. Daha sonra; Aşık  Veysel, Davut Sulari,  Mahzuni, Daimi, Ibreti, Meluli, Mücrimi gibi aşıkları kendine önder edindi.

BAŞKAN:  İlk plağını 1968 yılında doldurdu. Kısa sürede yörede adı duyulan Aşık Meftuni, 1979 yılında Anadolu Halk Ozanları Derneği başkanlığı görevinde bulundu. Özellikle bu dönemden sonra Mahzuni, Ruhi Su, İhsani, Mechuli gibi ozanlarla yakın temas sağladı ve  dostluk kurdu.


SIKINTI ÇEKTİ:  12 Eylül darbesi  sonrasında,  siyasi  düşünceleri ve deyişleri dolayısıyla  sıkıntılı günler geçirdi. Konserler veremediğini, plak ve kaset yapamadığını, ancak kendisi gibi düşünen Aşık Mahzuni, Ruhi Su, Aşık Ihsani, Aşık Mechuli gibi ünlü ozanlarla sürekli diyalog halinde olduğunu ve daha fazla,  çekilemez yoksulluk yaşadığını,  o nedenle 1987’de Fransa’ya yerleştiğini bir söyleşide ifade etmektedir.


KİMİN İZİNDE:  Ozan; "Yunus Emre, Şah Hatayi, Pir Sultan Abdal, Ömer Hayyam, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Âşık Veysel, Davut Sulari, Âşık Mahzuni, Kul Hasan, Aşık Daimi, İbreti, Meluli, Mücrimi Baba gibi yeri doldurulamaz halk ozanlarımızın yolunda yürümeye çalışıyorum. " diyor.


MEDENİ DURUMU: Evli ve bir çocuk babası.


ESERLERİ

1.    Ateşten Gömlek - şiirlerini topladığı kitabı.
2.    20’den fazla plak, 3 kaset ve 3 CD hazırladı. 
---------------------------------------------------------------- 


Şiirlerinden 

1.

Garip Garip


Dünyaya geldim geleli

Yaşıyorum garip garip
Nasıl insan yaratıldım
Şaşıyorum garip garip

Çiçekler açmış başında

Derman yazılı kaşında
Bir haller bilmez peşinde
Koşuyorum garip garip

İlkbaharda seller gibi

Hakka giden yollar gibi
Sevdalanmış kullar gibi
Coşuyorum garip garip

Meftuni ayrılmaz haktan

Düğün kursan mezarlıktan
Güneş gibi bir gedikten
Aşıyorum garip garip

-----

2.

Oldum Ben


Güzel güzel yaşamanın yerine

Neden bir köşede durur oldum ben
Gönül verdim halden bilmez birine
Ah deyip dizime vurur oldum ben

Netice bellisiz karar kılınmaz

Nereye varacak sonuç bilinmez
Aşkını kalbime yazdım silinmez
Derviş Yunus gibi yürür oldum ben

Gördüğün dünyada ne ararsan çok

Öbürkü dünyaya gidip gelen yok
Fukarayım ama gözüm gönlüm tok
İsteyene cevap verir oldum ben

İçtim dün geceden kalma bayatım

Hiç uğruna heder oldu hayatım
Meftuni’yim sürünmektir sanatım
Kusuru kendimde görür oldum ben

-----

3.


Beni de düşün 


yeter ömrümü yeme

beni de düşün  beni de
dediğim dedik deme
beni de düşün beni de

hasretinle yanarım

kim ne derse kanarım
etrafında dönerim gel
beni de düşün beni de
hep kendini düşünme gel
beni de düşün beni de

çağır beni yanına

can katayım canına
elin koy vicdanına gel
beni de düşün beni de

Meftuni'yim nolaydım

n'olduğumu bileydim
yeter ömrümü yeme
beni de düşün beni de

-----

4.


SEVDAYA DÜŞELİ


Dağa taşa yoldaş oldum
Ben bu sevdaya düşeli
Her mahlûka kardeş oldum
Ben bu sevdaya düşeli

Bilirim ne yapar oldum
İnsanlığa tapar oldum
Pir elinden öper oldum
Ben bu sevdaya düşeli

Yastadır Meftuni yasta
Yarı sağlam yarı hasta
Ah çekerim her nefeste
Ben bu sevdaya düşeli

-----

5.


OLMADIKÇA


Bu dünyayı neyleyim ben
O yar benim olmadıkça
Nasıl gönül eyliyem ben
O yar benim olmadıkça

Vefasız bakmadı bana
Ben tükendim yana yana
Yönümü dönmem o yana
O yar benim olmadıkça

Dostu görmek haç sayılır
Başta altın taç sayılır
Yüz yaşasam hiç sayılır
O yar benim olmadıkça

Bana deymeyene deymem
Haksızlığa boyun eğmem
Kendimi Meftuni saymam
O yar benim olmadıkça

-----

6.

BEBEĞİM

Senin için ne planlar kuruldu
On beş yıldan sonra doğan bebeğim
Belki de hakkında idam verildi
On beş yıldan sonra doğan bebeğim

Zalimler ne bilir mazlum halinde
Vicdansızlık yatar tüm hayalinde
Perişandır enflasyon elinde
On beş yıldan sonra doğan bebeğim

Gerçek bir düzende hakkın alırsın
Yoksa yol boyunca gider gelirsin
Belki gözaltında kayıp olursun
On beş yıldan sonra doğan bebeğim

Meftuni bakınca belliyiz bizler
Türküler söyleriz ellerde sazlar
Acımadan seni yakar yobazlar
On beş yıldan sonra doğan bebeğim

-----

7.

YOK

Saz çalan çoğaldı ozan azaldı
Yaratana selam bile veren yok
Yiğit gider hakkı için ölüme
Diriltene selam bile veren yok 

Tabip deneyimsiz yara derinde

Yeterince ders almamış pirinde
Sap ile samanı biri birinde
Ayırtana selam bile veren yok

Her türlü derdine çare arayan
Şurada kaç kişi var işe yarayan
Meftuni’dir değerleri koruyan
Yürütene selam bile veren yok

-----

8.

OLUR İSEN

Korku görünmez gözüme
Sen yanımda olur isen
Hükmederim yeryüzüne
Sen yanımda olur isen

Her şey önceden bilinir
Önceden tedbir alınır
Ölüme çare bulunur
Sen yanımda olur isen

Hak nazarını taşırım
Kayıplarda dolaşırım
Dünya ile savaşırım
Sen yanımda olur isen

Aşkına doymadım açım
Yolunda ağardı saçım
Yok olur günahım suçum
Sen yanımda olur isen

Aşıklar aşk ile coşar
Güzellikler için koşar
Bütün insanoğlu şaşar
Sen yanımda olur isen

Gerçeği gören kör olmaz
Yalancıdan hiç yar olmaz
Mutlu yaşamak zor olmaz
Sen yanımda olur isen

Gökyüzünde rahmet bitmez
Denizde gemiler batmaz
Karaya yıldırım atmaz
Sen yanımda olur isen

Meftuni’yem dokunurum
Sanma korkar sakınırım
Dört kitap da okunurum
Sen yanımda olur isen

-----

9.

YATMIŞ GİBİYİM        

Yoksul düştüm gurbet gurbet gezerim
Dikenler üstünde yatmış gibiyim
Hep kendime sitem edip kızarım
Hayat boyu oruç tutmuş gibiyim

Hak deyip secdeye durduğum zaman
Anlı açık zikre girdiğim zaman
O yârin yüzünü gördüğüm zaman
Yedi defa Hacca gitmiş gibiyim

İnsanlar kaçıyor biri birinden
Bu da beni yaralıyor derinden
Yel esiyor insanlığın yerinden
Hayret edip dilim yutmuş gibiyim

İnsandır felsefem güneşim ayım
Bin yıldır ağlamış gülmemiş soyum
Meftuni canımız der ki ben buyum
Duyun diye nara atmış gibiyim

---------------------------------------------------------------- 

AÇIKLAMA

MEFTUNİ’nin 
a. Avrupa Birliğine Bakışı: Aslında Türkiye’nin AB.’ye ihtiyacı yoktur. Avrupa, Türkiye’yi zayıflatarak içine almak istiyor, istediği gibi kullanabilmek için. Hem stratejik alanda, hem coğrafi alanda, hem de kültür alanında küçültüp istediği alanda kullanmak; yer altı kaynaklarını, en büyük yatırım kaynağı olan genç insanları çok ucuz bir şekilde elde edip kendi potasında eritmek istiyor. Bundan Türkiye kazançlı çıkmayacaktır. Bundan Avrupa yararlanacaktır.


b. Ozan Mahzuni Hakkında: Çevresinde her ne kadar yakın dost bildiği insanlarda umduğunu bulamadı, ama kahır da edip mücadelesinden vazgeçmedi. Hem teolojik, hem psikolojik, hem sosyolojik olarak kültürün bütün alanlarını özüne uygun olarak öz Türkçe topluma en duygulu müziklerle en ince anlamlı sözcüklerle hitap etmesini eksiksiz yerine getirdi. Ama şuna çok üzgünüm, ozanlar ölmeden gerçek değerleri verilmiyor. Bizde sadece cenazeye mi saygı vardır, bunu herkese soruyorum.
c.  Aleviliğe Bakışı: Aleviliğin dünya ülkelerinin içinde çok ayrı bir özelliğe sahip olduğunu biliyorum. İnançlarında sürekli insanı kaynak almış, sorulduğunda en iyi şekilde örneklerini verebilen, asla insanın ayrılıklarına müsaade etmeyen, ezilenden, haklıdan yana olan, 72 millete bir nazarla bakan, Pir Hacı Bektaş’ın felsefesi doğrultusunda aydınlık bir görüşe sahip olduğu için Alevi olmaktan gurur duyuyorum.
Köyümüze, dedelerimiz yılda bir kez gelirdi. Küskünleri barıştırırlardı, yanlış yapanları cezalandırırlardı, toplum dışı bırakırlardı. Hatasını düzeltene kadar bu cezası devam ederdi. Köy halkı da o hareketinden, yanlışlarından vazgeçtiğini gördüklerinde onu affederler, o da tekrar topluma katılırdı. Cemlerimizde Allah, Muhammed, ya Ali üçlemesiyle zikirlerimiz yapılırdı. Dedelerimiz bize öğüt verirlerdi: asla kötülük yapmayın, kötülük yapan insan olamaz, derlerdi. Bu öğütten dolayı da dedelerimize minnettarız. Biz her ne kadar ibadet, ticaret, siyaset dışına itildiysek de özümüzü kaybetmedik, yeniden bu üçayak üzerine kendimize inşa ederek ülkemizde var olan her konuda ortak hareket etmeye hazırlanıyoruz.

Zakir: Alevi-Bektaşilikte, Cem ibadeti içerisinde deyişleri saz eşliğinde söyleyen ve bu statüye çekirdekten, başka bir deyişle kuşaktan kuşağa sözlü aktarma yolu ile yetişerek gelen ozanlardır. 
Amcam, Ulu Ahmet,  geçmişteki bütün âşıkların türkülerini müziklendirirdi. Halk cemiyetlerinde; semahlar, düvazde on iki imamlar, deyişler okurdu, seslendirirdi. Seçkin bir zakirdi kendisi. (Meftuni)

---  

Politik Duruşu

Bizler eskiden TİP.’li idik ozanlar olarak. Türkiye üzerinde emperyalist oyunlara karşı mücadele etmeyi ilke olarak kabul etmiştik. 6. Filo’ya karşı üniversitelerle birlikte yürümüştük. Onlarla birlikte saz çaldık. İstanbul’da, İzmir’de mitinglere, gösterilere katıldık. Gençlerin bizlere ilgisi çok yoğundu. Açıkçası halkın sevgilisiydik.

Niçin Devrimci 

Biz ezilen toplum olarak doğasal olarak devrimciliği benimsedik. Devrim, ne ezen ne ezilen hakça bir düzen, özlemiyle belirlenmişti. Hakça adaletli bir gelir dağılımını hedefliyordu. Biz de bu büyük kavgada yerimizi alalım dedik. Zaten Mustafa Kemal’in ilkesi de buydu. En büyük devrimci Mustafa Kemal’dir.

Yurtdışında Yaşamak


18 yıl bu ülkeye gelemedim ben.
Hem şiirlerden, panellerden, konserlerden, eylemlerimizden ötürü. Ama bunu bilinçli yaptıklarına inanıyorum. Bizim ülkemize halkımıza bir kötülüğümüz de olmadı, bunu hiç düşünmedik de, düşünmüyoruz da.
1987’de Fransa’ya gittim. 21 yıldan beri Paris’te kalıyorum. (2007 tarihi itibariyle) 

Babam 1997 yılında öldüğü halde gelip cenazesine katılamadım, onu göremedim. Bunu anlatmak çok zor. Ben Avrupa’da kültürümüzün Anadolu'daki gibi yaşamadığını görünce bunalımlara düştüm, çok zor günlerim oldu.

İzne geldikçe artık kendi evimde kalmayı istiyorum.

---------------------------------------------------------------- 


Hiç yorum yok: