http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

5 Temmuz 2014 Cumartesi

MEHMET SERTPOLAT


DOĞUMU: 1965’te K. Maraş’ın Pazarcık ilçesinde doğdu.




ÖĞRENİMİ: İlk, orta ve lise öğrenimi İlçesinde tamamlayarak 1985 yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme Bölümüne girdi.

EDEBİ HAYATI: Öğrencilik yılları hep fikir-edebiyat çevresinde geçti. 1987 yılında İslam dergisinin başlatmış olduğu kursta, Erdem Beyazıt, Akif İnan, H. Hüseyin Ceylan gibi yazar ve şairlerden seminerler aldı. Yazıları,  Kurtuluş, Mihriban, Yeni Hilal dergilerinde ve  Milli Gazete ve Akit’te   yayınlandı.

GÖREVLERİ: 1989’da Fakülteyi bitirerek bir süre Ankara’da bir vakıfta  idarecilik  yaptı. Milli Gazete’de yazıları da bu dönemde yayınlanmaya başladı. 1990 yılından itibaren   Maraş Yetiştirme Yurdunda  öğretmen olarak görev  yaptı. 

MEDENİ HALİ:   Yazar evli, iki çocuk babasıdır.

ESERİ: Sorgulanması Gereken Kavramlar, adlı bir nesir kitabı var. 

----------------------------------------------------------------------------------------------

AYDINLAR NE KADAR AYDIN 

Yaşadığımız ülkenin uzun ve kısa vadeli veya büyük-küçük pek çok problemi var belki, ama bir tanesi var ki onlar içinde hem sırıtıp durmakta, hem de Türkiye’nin 200 yıldır içinde bulunduğu badireyi atlatmasının önünde başlıca engel faktör olmaktadır 

Nedir, Türkiye’nin, mazisi 200 yılı bulan en önemli problemlerinden biri? Hem bu problem nasıl problemdir ki 200 yıldır çözülememiştir? Yoksa, bizce 200 yıllık ve en önemli problemlerden diye tavsif edilen bu mesele tüm toplum tarafından da anlaşılamadığı için mi çözüme kavuşturulamıyor?

Bu çözülemeyen ya da anlaşılamayan sorun bir aydın sorunudur ve iki cephelidir. Bir cephesiyle aydınlardan kaynaklanmayıp, aydınların da kendilerini içinde bulduğu bir batılılaşma ve İbni Haldun’un sosyolojik yaklaşımıyla güçlü (Batı) toplumlarını takip ve taklit etme kendi kültür ve tarihi donanım ve mirasından referans almayarak kendi kendine yabancılaşma.

2. Cephesiyle de böyle bir tablo karşısında aydınların özveri ve performansla kendi kültürel dinamiklerini merak edip araştırma, sorguluma, gün ışığına çıkarma ve yeni sentezlere ulaşma gibi “aydınca” bir misyonu üstlenmeyip aksine “avam”gibi kendi kültür ve tarihi hakkında hurafe, uydurma ve hatta misyonerlerin tespitlerine bile körü körüne bağlanarak toplumların yüzde 98’inin inandığı bir din konusunu bile araştırıp öğrenmediklerini için Salman Rüşdi veya Teslime Nesrin’in 1700 yıldır cevabı var ve verilmiş soru zırvalarına inanmış, kafaları karışmış ve onların üslubuyla konuşmaya başlamış, mal bulmuş mağribi gibi dine saldırıyı bir meziyet saymış, bir aydınlar güruhuna “en önemli problem “ yakıştırması yapmanız herhalde haksızlık olmasa gerekir.

Bir ülkenin aydınlarının zihinleri “müstemleke” olunca halkınınki nasıl olur? Bir ülkenin aydınları o ülke hakkında “cahil” olunca,halkı ne derece bilgili olur? Bir aydın tipi düşünelim ki, aydın nitelendirildiği coğrafyayı ve üzerindeki kültürel zenginlikleri bilmiyor,araştırmıyor ve hatta merak dahi etmiyor. Bu aydın neyin aydınıdır ve nasıl aydın olmuştur? Türkiye’de aydın olmanın bir TSE’si var mıdır? Varsa, aydınlık; batılı değer yargılarını bilmeye mi endekslidir ki aydın geçinenler batı kültürünü kendi kültüründen daha iyi merak edip öğreniyorlar?

Yoksa, Batı’yı Türkiye’den daha iyi bilmek Türkiye ‘de aydın olmanın şartlarından da biz mi bilmiyoruz? Bütün bu sorular sağlıklı cevap bulduğu zaman Türkiye’de önce aydın olma, sonra da Türkiye’yi layık olduğu eksene oturtmak bir problem olmaktan çıkacaktır.

Aydınlar lokomotife, avam ise vagonlara benzer. Lokomotif motor dairesidir ve vogonları, yani toplu kendi gittiği istikamete yöneltir. 200 yıldır lokomotif pozisyonundaki aydınların istikameti batı olduğundan, bin yıllık İslam toplumu yavaş yavaş dejenere olarak, Batı’nın tüm kavram ve kurumların, kötü bir taklit ile ithal etmiş olan aydınların (askerler ve bürokratlar) tasallutuna boyun eğmiştir. Oysa bu aydınlar ne kadar aydındır? Karl Marks’ın Des Kapital’ini, Darwin’in Türlerin kökeni’ni, M. Veber’i Engels’i dünya klasiklerini; Balzac’ı, Dostoyevski’yi, V.Hügo’yu, hasılı tüm dünya idoloji ve doktrinlerini merak ederek okuyup öğrenen Türk aydını (!?) 114 sure 666 ayetlik, yaşadığı toplumun bin yıldır inanıp yaşadığı, yaşam referansı yaptığı biricik Kur’an-ı Kerim’i, inanmasa bile merak olsun diye mealinden okumayı düşünmemiştir.

Batı’nın meraklı ve araştırmacı insanlarının (Prens Charles, R.Graudy,C.Stevens vs.) bir dış kültür olduğu halde, İslamı, Kur’an’ı araştırıp okumalarına rağmen, bizim aydınlarımız onu 3.dünyanın geri kalış sebebi, kadınları haremlere doldurma kitabı mesabesinde gördüğünden okumayı aşağılık kompleksine düşme ile eş anlamlı görmektedir. Nadiren araştırıp okuyan aydınlar da onun başkanları tarafından bilinmesi o kadar alçaltıcı telakki eder ki bir sır gibi gizler . 

Nedir aydınımızı kendi kültürü hakkında okuyup araştırma yapmaktan ürkütüp alıkoyan?. Besmele görmüş şeytan gibi aydınımızın kültüründen kaçışı niye? Aydınlarımız bu soruların cevabını bulup mutlaka vermek zorundadırlar. Çünkü bu bir sorumluluktur.

200 yıldır aydınlarla halkın arasındaki uçurumın kapatılabilmesi için, inanıp kabul etmeseler bile aydınların kendi toplumlarının tarih ve kültürlerini okuyup öğrenmeleri ve o dengelere göre hareket etmeleri gerekir.

Yoksa; Mevhibe İnönü’nün: ”İsmet İnönü o kadar riyadan, gösterişten uzaktı ki Cuma namazlarını bile evde kılardı”, bir büyük gazetenin: “Bu yıl hac yine Kurban Bayramı’na denk geldi”,  yine bir başka gazetenin: ”Cenab-ı Allah bir hadis-i şerifte buyuruyor ki… “ gibi örneklerle zırcahillik abideleri dikilmeye devam edilecektir. En acı olanı da ülkenin profesör başbakanın geçen yıl Filistin’de namaz kılmayı yüzüne gözüne bulaştıracak kadar traji-komik duruma düşmesidir ve aydınlarımızın 200 yıllık takip ettiği çizgiyi en güzel bir şekilde bu örnek sergilemektedir.

TC bir kadın profösörünü başbakan yapabilmiştir belki, ama o insana ilkokul düzeyinde namaz kılmayı öğretememiştir. O profesörde, kılmasa bile namazı merak edip bir “resimli namaz hocası’ndan” olsun öğrenmeyerek gerçek ABD vatandaşı olduğunu tescil etmiştir. 

Aydınlara çağrı: Kendi kültürünü temel baz almadan aydınlanmaya çalışmak, temelsiz bir binaya benzer ki, işte siz temelsiz, boşlukta aydınlanırsınız, o halde artık ayağınız yere bassın…


-----------------------------------------------------------


Hiç yorum yok: