http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

16 Temmuz 2014 Çarşamba

VEDAT ALİ KIZILTEPE



DOĞUM YERİ: 01/03/1970 Tarihinde Maraş İli,  Göksun İlçesinde doğdu.
 
ÖĞRENİMİ
İLK ÖĞRENİM:  İlk öğrenimini, Payas/Hatay'da  yaptı.

ORTA ÖĞRENİM: Ortaöğrenimini de Payas/Hatay'da yaptı.

LİSANS: AÖF Sosyal Bilimler Yüksekokulunu bitirdi.
EDEBİ YAŞAMI
Çeşitli Edebiyat Sitelerinde Şiir, Öykü ve Denemeleri yayımlandı.

GÖREVİ
1993 Yılında Emniyet Müdürlüğü kadrosunda, Bilgisayar İşletmeni olarak göreve başladı. İstanbul ve Hatay Emniyet Müdürlükleri il ve ilçelerinde görev yaptı. 2010 Yılında memleketi Maraş iline geldi.Halen Maraş Emniyet Müdürlüğü kadrosunda Bilgisayar İşletmeni olarak görev yapmaktadır.

HOBİSİ: Lise yıllarından beri, Edebiyat, hayatının bir parçası olup, yazmak ve okumak içinde bir tutku oluşturdu. Her ne kadar şiirin  büyüsünü içinde taşısa da, nesir ve özellikle öykü konusunda kendini yetiştirme ve geliştirme çabasındadır.

KİŞİLİĞİ

Hayata her daim şiir olarak bakan, her ne kadar nesiri kendisine yol eylemişse de şiirin o büyülü nüansından, bir dize ile bin duygu verme çabasından kendini alamayan, hayatta görünenden çok ayrıntılara kafa yorandır.

ESERİ

2012 Yılında "Bak Düşeceksin-Hayatın İçinden Öyküler" kitabı çıkmış, özellikle yerel basında geniş yer tutmuş, Türkiye çapında dağıtıma girerek pek çok online satış yapan sitelerde satışa sunulmuştur. 2014 yılında ikinci öykü kitabı tasarısı mevcuttur.


--------------------------------

ŞİİRİ

1.

Sen Sev İzmir'i Ayşe
  
Yine kapalı hava, yine yağmur
Yine aylardan Nisan
Taşıyıp derin yalnızlığı içinde
Durgun sularda kıyıya vuruyor insan
Bir şeyler var dilinin ucunda
Sustukça tebessümü erteliyor insan
Bence sen sev İzmir'i Ayşe

Bakkal Recep, kapıcı Salih
Buranın Ali'si Fatma'sı aynı İzmir
Şehrin adıyla dönmüyormuş talih
Suretler ayrı insanlar aynı
Bence sen sev İzmir'i Ayşe

Kordon boyunda yürüyüş yap akşamları
Bornovaya git ara sıra
Sahile ulaş ardından
Bir olta at denize
Mutluluğu tutar belki oltan
Havasını çek içine derin
Bence sen sev İzmir'i Ayşe

Gökkubbemiz her yerde aynı
Geceleri yanar yıldızlar
Yalanı dolanı, üç kağıtçısı
Karanlık saklayamıyor bunca günahı
Laf aramızda
Ben özledim çok İzmir'i
Bence sen sev İzmir'i Ayşe

Urgan misali sıkar yüreği yalnızlık
Nereye gitsen hep İzmir
Bir fincan kahve sıcak bir tebessüm hasretlik
Birde şen kahkahalı dostlar mekanı
Çözüverip prangaları
Bence sen sev İzmir'i Ayşe

Denizlerde yakamozlar oynaşsın
Konakta güvercinlere yem ver pamuk ellerinle
Vapura bin ara sıra
Göztepe'ye maça git
Selam söyle martılara
Selam söyle Karşıyaka'nın kızlarına
Bence sen sev İzmir'i Ayşe

 Vedat Ali Kızıltepe

 ------

2.

Kız Sen

Hani dikince gözlerini gözlerime
İçim eriyor, bilsen fırtınalar kopuyor
Garip tarifsiz şeylerle doluyorum
Vallahi çocuklar gibi şen oluyorum

Yani sanki on beş yaşında toyum
Her bakışın aşk şarabından bir kadeh
Her kadehte bir hoş oluyorum
Kız sen ne güzel ne güzel bakıyorsun

Önce alnında bir gerilme
Gözlerinde zeki bir bakış
Sonra gözlerinde yıldızlar
Karanlık dünyaya ışık yakış
Tatlı bir tebessüm yanaklarında,
Güneş doğdu sanki
Ve; evet.…Seninle gülüyor dünya
Kız sen ne güzel gülüyorsun

Hani hilal kaşlarını çatıp
Güzel çehrene hırçın sadistliği yayıp
İçime garip deprem korkuları salıp
Ve ilginç ben bundan garip bir tat alıp
Ne güzel acıtıyorsun
Kız sen ne güzel üzüyorsun

Şarapla rakıyı karıştırıp
Ara sıra öpüşleri meze sayıp
Hani çakır keyif olup ta
Elimden tutup dansa kaldırıp
Ardından ‘heeeeyt kalkın laan’ deyip
Çılgınca naralar atıp
Mahalleyi ayağa kaldırıp,
Ne güzel içiyorsun
Kız sen ne güzel içiyorsun
 Vedat Ali Kızıltepe

------
 3.

Benim Adım Aşk

Çizgilerin ne ki
Krallıklar deviren
Cenkler çıkaran, ya da bitiren
Bazen Leyla, bazen mecnun suretine bürünen
Ben varlığını nefes aldığını hissettiren

Gözyaşın ne ki
Beş yüz yaşında çınar ağacında
Yeni filiz vermiş bir dalına
İlkbaharda düşen
Ben Bir yağmur damlası

Yasakların ne ki
Ben bastırılmış duygularının
Şehvetle kırması zincirlerini
Erotizmin yaşayamadığın yasakları
Ben yüreğini verdiğin bedenini sorguladığın

Temmuz ne ki
Bir zerreydim bakışlarında gökyüzünden süzülen
Her bakış, bir zerre
Bakışların madde oldu yüreğine doldu
Temmuz sıcağında koynundan içeri süzülen
Şubat ayazı, kar tanesiyim ben

Ben neyim ki
Benim göbek adım tutku
Memleketim sevda
Çok uzaklardan geldim buralara
Hoş bulduk…
Benim adım aşk

Vedat Ali Kızıltepe

------

4.

Acı Eylül

Karlı dağlar vardı yürek suretinde
Ne yolu vardı yolunun
Ne izi emaresi saçlarının
Yalnız bir koku;
Derin ıslak bir koku

Hırçın dağların sarp kayalıkları
Ne dik senin akıl yamaçların
Ne ihtişamlı senin yürek dağların
Akıl ertesiydi kaçışlarım
Senden kaçışlarım

Ardımdan önüme geçti
Ne adım atsam sana çıktı
Yok dedim var oldu
Senden kaçtığım senle doldu

Un ettim eledim dağları sıcak nefesimle
Alev alev sevda üfledim
Şimdi zirvedeyim,
Ellerin ellerimde ya;
Nedir bu acı telaş yüreğinde;

İçimde bir felaket beklentisi
Yar; nedir bu zamansız soğuk,
Kuşlar neden yollara düşüyor
Yar; Neden Dallar düşüyor

Rengi sarı; adı Eylül
Hırçın Eylül… Dallar düşüyor

Soldu mavinin ışıltısı
Bir bitkinlik alemde sorma
Deniz küskün,
Senin başında göçmen kuşlar
Anladım koca dağlar sana dar
Anladım gidecek yolların var

Çırpınıp durur yürek;
Hangi çiçeğe su versin solmasın diye
İçimde isyan içimde kırgınlık
Durun sarılar… Gelmeyin
Durun ağaçlar dökmeyin
Durun kuşlar gitmeyin
Gitmeyin

Heyhat kim durdurabilmiş zamanı
Sen gidiyorsun yıka döke
Tarumar olmuş yürek
Sen gidiyorsun bile bile…
Anladım ben;
Eylülü sevmişim sen diye…

Rengi hüzün…Adı Eylül
Yürekten can gidiyor
Acı Eylül…Yar gidiyor

Vedat Ali Kızıltepe

-------

5.

Hoşçakal
  
Yargılama benliğini
Sen değildin varlığımın sebebi
Biraz gülüşün belki!
Belki o kadar

Hatta yoktum ben
Çıldırsa da yüreğim
Yansa da alev alev
Benden değildi ateş
Tesadüf
Temmuzdu aylardan
Hepsi o kadar

Ne tatlı şarkılar söyledi bülbül güle
Rengârenk kanatları ile
Belki gökkuşağı olurum yeryüzünün diye
Ne çok çırpındı
Lale, sümbül, dal
Ağaç yaprak toprak dile geldi
Selam durdu bu sevgiye
Sence
Sence müsvedde şiirin
Kırık bir mısrasıydı sevda
Hepsi o kadar

Ben
Seviyorum seni
Seviyorum seni
Seviyorum seni
Diye
Bir kez haykıramamak dünyaya
Bir kez fısıldayamamak kulağına
Ne çok acıttı içimi
Ben ne çok sevdim seni
Yar ben ne çok sevdim seni
Haklıydın!
Anla/ya/mazdın
Sence yanmak
Bir garip acı oyunu!
Hepsi o kadar

Yoruldu bir gün yürek
Hüküm aldı usundan
İsli puslu bir gece
Darağacına vurdu kendini
Kurşun sıktı şakağına
Uçurumlara saldı kendini
Hançer soktu bağrına
Gözün aydın
Sonunda oldu

Artık senden kalan
Islak kaldırımlarda
Güftesiz bestesiz bir ıslık sesi
Geceyi yırtar ensemde
Yalnızlığın çıldırtan nefesi
Olsun

Sen
Boş sayfaya yazılmış
Beyaz renkli anekdotlar
Hem
“Rüyaydı belki”
Hoşçakal
Hoşçakal

Hepsi bu kadar

 Vedat Ali Kızıltepe
  

--------------------------------

Bir Öyküsü
 -------

Torca İle Leyla

Vitesi beşe aldım. Biraz daha yüklendim gaza. Teybin sesini açtım. Sezen aksu söylüyor. Beni unutma. Nedendir bilinmez çok severim bu parçasını. Birde o Tükeneceğiz.  Hani hangi eşe dosta söylesem. Söyle bakalım. Kimi hatırlatıyor bunlar sana.  Derler muzip muzip. Yok vallahi yok desemde inandıramam. Etraf çamlık. Çamlık içerisinden giden uzun ince bir yol. Pencereyi açtım hafif,  ohh.mis gibi çam kokusu. Yaklaşmıştım bişey kalmamıştı...Gözüm yolda..Aklımda binbir düşünce.. Açtım torpido gözünü..bir sigara yaktım.. Çektim derin derin..12 yıl..dile kolay..on iki yıl olmuştu köyümden uzak kalalı..Onca yıldan sonra ilk defa görecektim köyümü..dayımı..Canım dayım..Tüm çocukluğum köyde geçmişti.. Topaç çevirdiğim, gülle oynadığım, elma yolduğum, hedik çaldığım günler geldi gözümün önüne.. Anlamsız bir tebessüm belirdi yüzümde.. hayatımın en güzel yıllarıydı.. sonra.. sonra onlar geldi bir an... Onlar... Bir burukluk çöktü üstüme.. İçim ezildi sanki...
Ağır ağır yaklaşıyordum artık...Tünel işareti vardı..Yaktım farları...Gözlüğümü taktım.. Evet girdim tünele..Şaşırdım..Tünel 12 yıl önceki tüneldi..Hani tünel tüneldir...Ne değişecek..ama oniki yıl öncede böyle karanlık,,böyle güvensiz ve tehlikeliydi..Orta çizgi bile belli olmuyordu..Karambole gidiyorduk işte..Hele aydınlıktan birden karanlığa girince bayağı zorluyordu insanı..Göksun'a yaklaşıyordum artık..Yokuş çıkmaya başlamıştım..Vitesi üçe düşürdüm...Göksun deyince..Bozhüyük köyünü hatırlattı bana..Göksun'a sadece 8 km idi..Evet olabilirdi..Neden olmasın sanki..Uğrayabilirdim bir yanına..Bir on dakika görebilirdim..Evet Göksun gözükmüştü artık..Hava da değişir gibi olmuştu..Eee Ekim ayı ve Göksun..Oldukça serindi..Tertemiz bir havası vardı..Göksun'a girdim..Dönmeyip köyümün yoluna Bozhüyüke kırdım direksiyonu..10 dakika sonra ordaydım...Yağmur yağmış galiba birgün öncesi..Yollar çamur...Asfaltı geçtim,,doğru dürüst toprak yolu bile yoktu..Sağda solda koşuşturan çocuklar..Bıraktılar oyunu beni görünce..herkes bana bakıyordu..arabayla usul usul yol almaya başladım köyün içinde..Yanımdan büyükbaş hayvanlar geçiyor,,,balkondan kızlar dikkatli bir şekilde beni süzüyordu..Bir köy kahvesi..Yaklaştım..Durdum..İnmeme gerek kalmadan orta yaşlı bir amca yaklaştı..
-Buyur yeğenim..dedi..
-Amca ilköğretim okulunu soracaktım nerde diye..dedim..yaklaşmışım zaten bişey kalmamış..bahçe duvarı,,köhne bir kapı..girdim okul bahçesine..öğrencinin birisine sondum;
-Canım... Leyla öğretmen burada mı görev yapıyor..
-Evet amca..ama derste şimdi...
-Tamam..dedim...Yürümeye başladım..Pantolonum çamur olmaması için gayret ediyordum ama baktım yok mümkünü..bıraktım haline..
Hademe karşıladı..Leyla öğretmen ile görüşmek istediğimi söyledim..derste olduğunu..15-20 dakikaya kadar çıkacağını..Öğretmenler odasında bekleyebileceğimi söyledi..Geçtim beklemeye başladım..aklım gitti yıllar öncesine...
Torca ile Leyla...Ne güzeldi onlar..Leyla uzun saçlı kara kaşlı iri kara gözlü selvi boylu Torca dal gibi uzun ince bıyıklı..yufka yürekli iyi huylu..ne tatlı bir köy aşkıydı yaşadıkları...Ne derindi birbirlerine bakışları...daha on iki yaşlarında başlamıştı onların sevdaları...Köy yeri işte..Her evde çeşme ne gezer Leyla..kollarında iki satır...Su çekerdi akşama kadar..Torca çeşme üstündeki yolda..Ağzında bir sigara..Haa..birde kırmızı iri bir tesbih çeker...O yoldan gelip geçerdi..gelip geçerdi sabahtan akşama..Ne güzel bakışırlardı...
Ben.;
Ben dokuz yaşındaydım o zamanlar,,...mektuplarını getirir götürürdüm..elçilik ederdim..Kimse şüphelenmezdi benden.Tam beş yıl sürdürmüştüm bu işi...Yalnız ayıptır söylemesi kötü bir huyum vardı..Mektuplarını getirip götürmeden ...mutlak bir kez okurdum..Torca abi anlamıştı bir kere...kızar diye korkuyordum ama..yok..Gülmüştü gözlerime bakıp şöyle bir..Sonra kafa sallamıştı..Sonbahar gelip,ekinler biçilince istetti Torca Leylayı babası vermedi bilinmez..Vardı kendine göre bir hesabı..bir iki üç beş..sonra Torcanın babası da istemez oldu hatırladığım kadarıyla.....Torcayla Leyla..Bakışıp ağladılar..Buluşup ağladılar...Konuşup ağladılar...Sevişip ağladılar...Kaçalım dedi Torca son mektubunda...olmaz sabır...dedi Leyla...bir gece içti kederinden Torca... evine geldi Leylanın gece yarısında...Babası görmüş ahşap merdüvende...Yaka paça birbirine girmişler..Tüfek sıkmış kaçarken ardından Torcaya...değmemiş şükür..amma...İmkansız olmuştu bu sevda..kara sevda olmuştu artık...
O zamanlardı..babamın işi dolayısı ile çok uzaklara gitmek zorunda kalmıştık... Sonradan duyduklarıma göre Leyla o sene bitirmiş liseyi..Antalya'da eğitim Fatkültesini kazanmış..Torca da köye yakın bir fabrikaya girmiş..Ekmek kapısı etmiş kendisine..ama ayrılmamışlar...Çocukların bile diline düşmüş sevdaları...Duydum dört yıl o okutmuş fakültede Leylayı..Ve duydum yıllar sonra...
Olmamış...Başaramamışlar...
Leylanın tayini memleketine yakın bir köye..Bozhüyük'e çıkmış..evlenmiş sonunda başka birisiyle..ardından Torca..oda yitirince umudunu,evlenmiş başkasıyla..
İrkiliverdim Derin düşüncelerden hademenin sesi ile..
-Buyurun bir çayımızı için beklerken...demesi ile kendime geldim.. Çayımı karıştırdım..içmeye başladım..Acaba tanırmıydı beni..Tanısa ne derdi...Ne işim vardı...Ben neyiydim ki..Ayıp olurmuydu...Süzüle süzüle birisi girdi içeri..evet oydu o...kapıya dikildi..gözlerini bana dikti....baktı... baktı...baktı...
-Sen.. Dedi...hızlı adımlarla geldi boynuma sarıldı...Aptallaştım..Ne diyeceğimi bilemedim...Ağlıyordu...Omzuna dokundum...
-Görmek istedim...diye bir çift kelime döküldü dudaklarımdan... ağladı.. Ağladı..ağladı...
Kendine gelir gibi oldu bir süre sonra.Oturduk sonra karşılıklı...Bir çayda ona geldi...Anlamsız konulardan konuştuk biraz...Sonra baktım gözlerine...
-Nasılsın...dedim...Durdu...Masanın üzerindeki vazoya yöneldi elleri...İçinden bir karanfil çıkardı...Bana uzattı...
-Nasıl...dedi..güzel kokuyormu...aldım..Anlamsız gözlerle ona baktım...
-Evet dedim..çok güzel..Aldı elimden tekrar..Burnuna götürdü hafif..
-Ben...dedi..durdu...
-Ben dedi ben hiçbir koku almıyorum...sustum... sustuk... anlamıştım..içim ezilmişti.. Biraz daha anlattı ondan bundan..hayat yormuş sanki..erken yaşlanmıştı.bir kızı olmuş adı gonca...gonca...Torca..
Bir süre daha oturduktan sonra ayrıldım yanından.Kapıya kadar geldi beni geçirmeye..Dikiz aynasından takip ediyordum da, ardımdan bakıyordu hala...Ama hayır..Bana bakmıyordu...Suretimde başkasına bakıyordu...Ağır ağır düştüm tekrardan yola...Arabanın her tarafı çamur olmuştu..Köyümün yolunu tuttum..Teybi açtım usul usul...Yine Sezen Aksu..Evet... Tükeneceğiz...Bayılıyordum bu parçaya...yarım saat kadar sonra köyüme giriyordum...Bir dağın eteklerine kurulu...içerisinden küçük bir Akarsunun geçtiği yemyeşil bir köydü benim köyüm...Dar köprünün üzerinden geçtim usulca..Merkepler Keçiler...insanlar...araçlar..hep aynı yolu kullanıyordu...Ama yollar daha iyiydi..Çamur yoktu hiç değilse...Geldim dayımlara...Canım dayım..Ne çok özlemişim...Gece yarılarına kadar eski günlerden bahsettik...Öyle de güzel bir uyku çekmişim ki....
Diğersi gün saat dokuzdu uyandığımda...Kahvaltıdan sonra çıktım köyün içerisine...Yürümeye başladım...Bir çoğu tanımıyordu beni...Hepsi yabancı gözüyle bakıyor,iyice süzüyorlardı beni...Ya ben buralıyım...Bu köy benim köyüm diye bağırmak geliyordu bazen içimden...Karşıdan gelen uzun boylu,ince bıyıklı adam...Evet beni süzüyordu...Yaklaştı...Yaklaştı...Evet bu Torca idi...Torca...Geldi yanıma...Baktı Baktı Baktı....tanımıştı...
-Sen..dedi..hoşbeş etti...Koluma girdi.Zorla götürdü evine.İzzet ikram...Alaka...Gözlerime bakıyordu..Ha bire beni süzüyordu... Biliyordum.. Bana bakmıyordu..Baksa da beni görmüyordu...suretimde başkasını görüyordu...Bir sessizlik oldu sonra...
-Nasılsın..deyince gözlerine bakıp; Dolu dolu oldu gözleri..Ağlamayı yediremedi erkekliğine..Sustu..Yavanım..dedi..Tuzsuz ayran,şekersiz çay işte..eksiğim hep yarım...anla işte...anlamıştım...o ağlayamıyordu ben her an ağlayabilirdim...Sessizliği 4 yaşında dünyalar tatlısı bir kız çocuğu bozdu...
-Baba..babacığım...baba..
-Baba bu adam kim..Sorular..Ardı arkası kesilmiyordu...
-Kızın mı? dedim.
-Evet, dedi Torca.
-Gel bakalım buraya sen ne şekersin böyle...dedim..hiç yabancılık çekmedi...geldi oturdu dizime...
-Adın ne senin bakim..
-Ayla...dedi...
Torca'ya baktım.
-Evet, dedi Ayla.
Leyla’yla Torca. Ayla’yla Gonca.
Ne güzel aşıktı onlar. Ne çok sevmişlerdi...Ne güzel bir sevdaydı Onlarınki... Ne de yakışırlardı birbirlerine...Ama şimdi renksiz.. Kokusuz..Siyah beyaz olmuş onlara dünya...Hep yarım yaşıyorlardı...Bu sevdanın en büyük (belki en küçük) şahidi bendim...Mutluluklarını paylaşmıştım hep...Şimdi acılarını da paylaşıyordum...
  
Vedat Ali Kızıltepe

 --------------------------------

05054905875
--------------------------------




Hiç yorum yok: