http://sairlermaras2.blogspot.com.tr/

3 Ekim 2014 Cuma

OZAN FEZALİ BABA


DOĞUMUMaraş’ın Afşin İlçesi’nin Berçenek Köyünde 1942 yılında doğdu.
ÖĞRENİMİ
İLKOKUL: 1949 Yılında başladı. İlkokul 3 yıldı. Sonradan 5 yıl olan ilköğrenimini 1957 yılında tamamladı. 
ARA VERDİ: İlkokuldan sonra öğrenimine ara vererek bağ bahçe işinde çalıştı. Koyun - kuzu çobanlığı yaptı. 

ORTA ÖĞRENİM:  Elbistan ortaokuluna, ardından da (üç ay sonra) Afşin ortaokuluna kaydını yaptırdı. İlk yıl başarısız olunca, yeniden iki yıl ara verdi.

OKUMAYA AZİMLİ: Yaşı hayli ilerlemişti. 1959 Yılında köyden kaçarak Afşin ortaokuluna kaydolarak eğitimini tamamladı.

FAKİRLİK: Maddi nedenlerden dolayı yine köyde tarla takım, ekin, bağ ve bahçe işlerinde ve Adana’nın Tarsus İlçesinde, Toprak - Su işlerinde puantör olarak çalıştı. Baba ve ağabeyi İstanbul’a çalışmaya gittiler, evin bütün işleri üstündeydi.

ASKERLİK: Askerlik çağına gelmişti. Bu nedenle bir seçenek yapmak zorundaydı. Ozanımız,  okumayı seçti. O yaz hasattan sonra,  bir traktör buğdayı Elbistan’da sattı. Edindiği parayla kendine çeki-düzen verdi.

LİSE YILLARI: Bir arkadaşı ile Antalya’ya giderek, 1967 yılında Antalya’da Liseye kaydoldu.
Maraş’a döndüğünde, arkadaşları ve akrabalarının aracılığı ile kaydını Maraş Sanat Lisesine aldırdı. Üç sene okudu. Sağ sol hareketlerinin başladığı yıllarda linç edilmekten yine lise arkadaşları kurtardılar.

“Kış geceleri evimizde sabahlara kadar Cem olur, semah dönülür, deyişler söylenirdi. Babam saz yapar ve saz çalıp deyişler söylerdi. Mahzuni ile olan çocukluk arkadaşlığım bağ bahçede birlikte olman, sosyal yönlerdeki ilğimi pekiştirdi.” Diyor.

OZANLIĞA İLGİ
“Afşin in Kötüre köyündeki Hasan Sil ve Hatice Yeşil’in de oturduğumuz mahallede Aladeli köylüm Haydar Kayanın da şiir yazmamı önermeleri benim azmimi daha da güçlendirdi. Ortaokulda başlayan şiir mani yazma hevesim, devrimci şiirler yazmama yöneltti.”

GÖREVİ VE YAPTIKLARI
1.   Ortaöğrenimini yaptığı Maraş Sanat Lisesinde
2.  1970 Yılında Gaziantep Çimento firmasında çalıştı.
3.   Almanya’ya gitti.
4.   1972 yılında (Almanya’da) metal sendikasına (IGM) üye oldu. 27 Sene işyeri ve sendika temsilciliğini görevini yürüttü.
5.  Berlin’de Yurtseverler, daha sonra Anadolu Alevileri ve bu günde adı: Alevi Toplumu olan Cem evinin kurucu üyelerinden.
6.  Emekli ve Almanya’da yaşıyor.

--------------------------------------------------

ŞİİRİ
-----------

1. BERÇENEK KÖYÜM

Neşeli gülünçlü Berçenek halkı
Yuvası yurdunda kalan bizimle
Göçenler toplanmış tepede saklı
Sözleri sohbette kalan bizimle

Çalışkan reçberi toplar harmanı
Buğdayı öğütür Çolhan Hurmanı
Kışa yorgun düşer kalmaz dermanı
Köyünde izleri kalan bizimle

Davul zurna olur düğün bayramı
Geriden hoş olur onun seyranı
Şairler babalar pirin hayranı
Sazıyla sözüyle kalan bizimle

Yamaçta yeşerir üzüm bağları
Sefası neşeli geçmiş çağları
Ormanı kesilmiş bozkır dağları
Tozuyla pozuyla kalan bizimle

Yaşamı karartan kömür işlenir
Nedenli nedensiz şükürler denir
Yarı tok yarı aç ekmekle peynir
Yaşlıları ölmüş kalanlar bizimle

Fezali Hacı da gönül tutuştu
Sanma ki yadele çırpındı uçtu
Sabırsız ömrünü bitirdi taştı
Gidenler gittiler kalan bizimle

------

2. Zamanı Geldi

İşkence hücresi zindandır adı
Ayağa kalkmanın zamanı geldi
Kurşun darağacı duy şu feryadı
Ayağa kalkmanın zamanı geldi

Direniş azmimiz teslim olmadık
Ser verdik ölümle yine yılmadık
Çığlık duvar yıktı koştuk durmadık
Ayağa kalkmanın zamanı geldi

Haklı talep için daha kararlı
Geleceğe örnek ve de yararlı
Güçlü duruş dağlar olsa da karlı
Ayağa kalkmanın zamanı geldi

Fezalim der Haci bilir kendini*
Örgütle emeği güçlü bendini
Faşizme hedef tut direnç kinini
Ayağa kalkmanın zamanı geldi

------------

3. Softa Günah Demiş

Softa günah demiş içerim rakı
Doldur saki doldur bir daha hele
Meyhane boşalsın görelim taki
Doldur saki doldur bir daha hele

Geçelim benlikten insan olalım
İnsanlık sohbeti hedef alalım
Bütün insanları eşit kılalım
Doldur saki doldur bir daha hele

Kalbinden dinlenir dostun nasihatı
Tanıma muzurlu ak vezir parti
Savun savaş bitsin sen beyanatı
Doldur saki doldur bir daha hele

Sakın ha gözetme ayrı bir insan
Fezali'm der Haci'ye veriyor kan
Bir gün yol alırsın erken şafaktan
Doldur saki doldur bir daha hele

----------------

4. Bilemedim

İşci oldum yıllar hayli dolaştım
Adaletli sistemi göremedim
Kırkbeş yıl koca ömür çalıştım
Adaletli makama eremedim

Emeğim patron beyler yediler
İşsizlik yoksulluk neden dediler
Hakkımı istedim işten kovdular
Adaletli makama soramadım

Fezali Haci'nin yanar kendine
Ürgütlü direnki güven bendine
Üreten sahip çıkmalı ilmine
Adaletli makamı bilemedim


------

5. Kalü Bela Aşkı

Kalü bela aşkı âlemden oldum
İnsan olup insan kalayım deyi
Yeşerip toprağa köklerim saldım
Görünen ibreti alasın deyi

Arı olup gülün balını aldım
Ekildim toprağa fidan dal saldım
Hayatı yaşamı içimde buldum
Gerçeği yerinde göresin diye

Seyrettim âlemi kendimi gördüm
Ruh ile gezindim canlıya girdim
Acılar yaşadım sevdim sevindim
Derman olup candan sarasın deyi

İçimde hamları yaktım bitirdim
Her mevsim içinde meyve yetirdim
Toprak hava güneş cana su verdim
Teknende hamuru karasın deyi

Sofrada tadımı alıp yediler
Yarasın canına şifa dediler
Temiz beden kirli deyi yudular
Cennet cehennemi göresin deyi

Dünyada çok deli koyunu güttüm
Bağında dağında yeşerip bittim
Bir ömür mecnuna Leyla arattım
Bir gönülde sakin durasın deyi

Parsel parsel dünya için vurdular
Şehit oldum safta namaz kıldılar
Vuran meçhul oldu yerde buldular
Yok olup bir yerde sinesin deyi

Genime şeyleri bulup kattılar
Genim bozup gerçek deyi sattılar
Şifalı yararlı deyi yuttular
Yürüyen kervana giresin deyi

Fezali'm der Haci tatsız bir dünya**
Bilim yolum gittim evrende aya
Bir gecede gördüm uzun bir rüya
Daha canlı olup coşasın deyi

------

Not: Ozanın

Sitesinden yararlanılmıştır.
  • http://www.webnode.com
  • http://ozanfezalibaba.webnode.com.tr/%C5%9Fiirlerim/bilemedim/



AÇIKLAMA

* Fezalim der Haci bilir kendini
** Fezali'm der Haci tatsız bir dünya

Haci; Ozanın unvanı olsa gerek. Sanırız ozan, DEDE unvanını hak edince HACI da denmiştir.
Bu nedenle DER cümlesinden önce gelmesi gerekirdi ki, konuyu iyice anlayalım. “Fezalim der Haci bilir kendini” dizesi, “Fezalim Haci der bilir kendini”ya da “Hacı” sözcüğü başa eklenmeliydi. Ki o zaman dize:
“Der Hacı Fezali’m bilir kendini” şeklinde olurdu.
Üçüncü şiirin son dörtlüğünün ilk dizesinde de  Fezali'm der Haci tatsız bir dünyayerineDer Hacı Fezali'm tatsız bir dünya”  şeklinde olurdu.

1. Kalu bela ne demektir

Kalu Beladan beri Müslüman’ım demek,
Ruhlarımızın "Evet" dedikleri zamandan beri Müslüman’ım demektir.

Neam da, bela da evet demektir. Olumsuz soruların olumlu tasdiki için neam değil, bela kullanılır. Mesela: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Sorusuna,
neam denirse, “Evet sen bizim Rabbimiz değilsin,” denmiş olur. Bela denirse, “Evet sen bizim Rabbimizsin,” denmiş olur.



2. Kâlû Belâ nedir
Neden hatırlamıyoruz

Kâlû Belâ, bir Kur’ân deyimidir. İnsanların, ebediyet âleminde birer zerre halinde yaratılarak İlâhî programa girdiği ilk zamanda gerçekleşen bir olaya ışık tutar. Söz konusu olay, Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda insanların ilk duruşları, Allah’ın sorgusuna ilk muhatap oluşları, ilk sınavları ve Allah’a  verdikleri ilk ve tek sözleri ile ilgilidir. O gün orada ihtilaf yoktur, inkâr yoktur, şüphe yoktur, tereddüt yoktur. Orada eksiksiz bir teslimiyet vardır, gerçek bir kulluğun farkında oluş vardır, Allah’ın sözünü tasdik vardır. Şöyle ki:
Ebed tarafında, zerreler âleminde iken Yaratıcı: “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” diye sordu.
Bütün ruhlar sözbirliği, huzur içinde ve kesin bir tasdik ile:

“Elbette ey Allah’ım! Sen Bizim İlahımızsın. Biz buna şahidiz” dediler.

Kur’ân bu antlaşmayı haber verdikten sonra, bunun hikmetini şöyle izah eder:
“Onlara böylece şahitlik ettirdik ki, Mahşer gününde, “Biz Rabb’imiz olan Allah’ın varlık ve birliğinden ve O’nun hükümlerinden habersizdik” demeyesiniz ya da, “Atalarımız bizden önce Allah’a ortak koşmuşlardı. Biz de onların arkalarından gelen nesilleriz. Atalarımızın batıl işleri yüzünden bizi helâk eder misin?” demeyesiniz diye.”

Bu olayı niçin hatırlamadığımıza gelince:

·        Hatırlamayışımız, her şeyden önce, bizim hâfıza ve hatırlama melekemizin zayıflığını gösterir. Biz nasıl geçmiş hayatımızın ayrıntısını unutabiliyor isek, nasıl bir yaşındaki hastalığımızı veya annemizin sütüne şiddetli gereksinim duyduğumuz anları hatırlamıyor isek, nasıl anne rahminde kaldığımız dokuz aylık süreden hiçbir kesit hatırlamıyor isek; zerreler âleminde yaratılışımızdan hiçbir şey hatırlamıyor oluşumuz da bizim hâfıza ve hatırlama gücümüzün zafiyetindendir.
·        Dünyada unuttuğumuz bu söz verişi, Mahşerde anımsayacağız. Bu söz verişi yaşamımızda uygulamamış isek ne ala. Aksini yapmışsak kendimizle çeliştiğimizi apaçık ortaya koyacaktır.
·        Şimdilik bu olayı anımsamamak bizi sorumsuz kılmaz, bizi başına buyruk yapmaz. Çünkü o gün teslimiyetimiz var idiyse, şimdi de irademiz var, aklımız var, şuurumuz var, vicdanımız var, korkumuz var, muhabbetimiz var. O zamana nispetle çok önde ve gelişmiş bir ruh yapısına ve eksiksiz bir yaratılışa sahibiz. O zaman bir taslaktan ibaret idiysek, şimdi bir vücuda sahibiz.

3. ve Rab sordu:
“Elestü bi Rabbiküm? (ben Rabbiniz değil miyim?)
Ruhlar yanıtladılar:
Kalu bela. (şüphesiz, elbette)
·        hani, bazen yolda hiç tanımadığımız birisini görür de, ''bu adamı bir yerden gözüm ısırıyor ama nerden?'' diye kendi kendimize sorarız. İşte denir ki, bu tanışma faslı Kâlû Belâdandır.
  
4. Kalu Bela Ne Demektir

Allah dünyayı ve içindeki varlıkları yaratmadan evvel, öncelikle gelmiş ve gelecek bütün insanların ruhlarını yaratmıştır. Bunları ruhlar âlemi denilen bir âlemde bir araya getirmiştir. Daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak kendilerine hitâben:
Ben sizin Rabbiniz değil miyim? diye sormuştur.
Ruhlar da: Evet, sen bizim Rabbimizsin, diye cevap vermişlerdir. "Ancak sana ibadet eder, senden yardım dileriz" demişlerdir. İşte bu konuşmanın vuku' bulduğu zamana, Kâlû Belâ denir. Allah daha sonra insan ruhunun bu sözünde ne derece samimî ve doğru olduğunu ortaya çıkarmak için, şu dünyayı bir imtihan yeri olarak yaratmıştır. Ve her bir ruhu ayrı bir bedene yerleştirerek, onları belli zaman aralıklarıyla şu imtihan meydanına göndermiştir. Böylece insanın önüne iki yol açılmıştır: Ya akıl ve iradesini iyiye kullanarak Kâlû Belâ'daki gibi Allah'ı Rab tanımakta devam edecektir. Yahut da iradesini ve aklını kötüye kullanarak Rabbini ve Allah'ını inkâr edecek, O'na kulluktan kaçacak, şeytan'ın yoluna sapacaktır. Allah'a sonsuz şükürler olsun ki, biz Müslümanlar, Kâlû Belâ zamanında Rabbimize verdiğimiz sözde duran kimseleriz. İnşâallah son nefesimize kadar da bu sözümüzde durmaya devam edeceğiz.

----------------


KAYNAKLAR

Hiç yorum yok: